İnsanın Hayatını Beklentilerine Göre Yönlendirmesi

İnsanın Kendini Hayatını Beklentilerine Göre Gerçekleştirmesi
İnsanın Kendini Hayatını Beklentilerine Göre Gerçekleştirmesi

Abraham Harold Maslow, Brandeis Üniversitesinde psikoloji profesörü olarak görev yapmış hümanist Psikoloji’nin ortaya çıkmasında katkıları bulunan ve Maslow’s hierarchy of needs’in yazarı olan Abraham Maslow’a hayatın anlamını nasıl gerçekleşir diye sormuşlar ve cevabı aynen şu şekilde olmuştur.
Sadece”KENDİNİZİ GERÇEKLEŞTİRMEK” olarak açıklamaya çalışmış ve ortaya attığı tezleri kısaca klasik düşünce tarzından uzak olarak size şöyle açıklamak istiyorum…
Bir insanın Kendini gerçekleştirmesi göründüğü kadar kolay değil şayet kolay olsaydı. insanlar bunu çoktan binlerce kez yapıyor olurdu. ve bu kadar çok insanlık için yazılan kişisel gelişim kitapları olmazdı.
Bence insanı gerçekleştirememesindeki en önemli faktör insanın kendi içinde tedavi edemediği Hız ve haz faktörü gibi tüketim sarmalındaki dış faktör olarak olarak görülen ve kişinin mutlu görünen ama çoğu zaman kendi içindeki mutsuzluğudur.
Antik Yunan filozofu “Aristo”nun dediği gibi herkesin aradığı bir şey mutluluktaysa bunu bulmak birazda sizin elinizde
İnsan gerecek Mutluluğu arıyorsa ve eğer, kendimizi gerçekleştirmek bizi mutluluğa götüreceğine inanıyorsanız Zira her birimiz bu Dünya’ya belli bir
yaşam amacı ile doğuyor…
Kiminin mutluluk anlayışı küçük detaylar kimin ki maddiyata dayalı pahalı araba pahalı hediyeler.
İşte bu noktada;
Hayat Okulu dediğimiz ortam, ruhun gelişimi için var olan bir gerçek hayat tiyatrosudur. Sahnedeki oyuncularda sizden başkası değildir. Bu oyuncular hayatta geleceğiniz yerlerdeki konumdaki kişiliklerin belirtilerini veriyor ve bizde bu hayat tiyatrosunda her birimizin girdiği rolleri o sahnede sergiliyoruz.

Bu öyle bir tiyatro ki, her rolün bir yeri zamanı ve görevi oluyor.
Hayat sahnesinde kimi prestijli bir avukat doktor tasarımcı ve daha bir çok meslek dalında oluyor. Ve bulunduğu konumda bir var oluş sebebi oluyor…

Şimdi dönüp’te Doğaya baktığımızda bu detayları görmemek imkansız…
Doğadaki yaşayan her şey canlı öyle bir şekildeki birbirine karşılıklı bağımlı ki her birisinin varlığı besin zincirinde birbirlerini etkiliyor insanoğlu acaba bunun ne kadar farkında soruyorum…
Bizler de doğadaki canlılar olduğumuza göre her birimizin yaşam oyununda bize özel bir görevi vardır. Bizler buna bazen kader de diyoruz ve yaşam planı ya da kaderi Her birimizin yaşam amacı kaderimizde saklı olduğunu sanıyoruz.
Düşünün bir; kendi yaşam amacınızı bulsanız ve ayaklarınızı uzatıp koltukta bir keyif yapsanız ve bunu her nefeste yaşasanız nasıl olurdu? Mutlu olmaz mıydınız? Huzurlu olmaz mıydınız? Tatminkar bir yaşam sürmez miydiniz?
Ancak kendimize özel bu yaşam amacımıza ulaşmak aslında imkansız değil.
Şöyle anlatmak gerekirse izin verin dostlar…
Abraham Harold Maslow aslında bir konuya dikkat çekmek istiyor. Bazı anlar ve olaylar vardır ki siz bir şekilde yaptıklarınız veya hissettikleriniz sonucu her şeyin üstesinden, büyük bir içsel güçle dolu, okyanuslar kadar içi mutluluk dolu hissedersiniz ve bu his insanda Büyük bir huzur ve tatmin şekilde içinizi kaplar.
İşte bu zirve anları kendimizi gerçekleştirmenin anahtarının içinde saklanan kısmıdır.
Yapmamız gereken şey sizi o güçlü ve olumlu duygu haline sokan şeyin ne olduğudur. O an neyi ve ya neleri yapıyordunuz da o kadar mutlu ve huzurlu hissettiniz? Yaptınız neydi ve size bu kadar mutlu kıldı?
Mutluluk derken aslında hazdan bahsetmiyorum.
Bunun özellikle altını çizmek gerekirse;
Hazdan gelen duygusal duygular tatmin edici yada mutluluk verici değildir. Çünkü; bir çocuğun elinden oyuncağının alındığı zaman ağlaması gibi hazlara bağlı duyusal tatminin durması insanı mutsuz kılacaktır… Benim bahsettiğim mutluluk hali geçici değil kalıcı olan şeylere bağlı olan bir haldir. Hazlar ise gelip geçici duygulardır… Bu yüzden de mutluluğu kişiye vermez. Hazlardan gelen olumlu hisleri mutsuzluk sanan insanlar çölde seraba kapılan insan gibidir benzetmesi yerinde olacaktır. Çünkü; hayaller vardır baştan aşağı hayatı kökünden yıkama yapan…
Hayaller insanlar sayesinde bugün sahip olduğumuz teknolojiyi, sanatı, edebiyatı, Felsefeyi geliştirir..
Bir hayal ile Uzay’a gittik…
Bugün ise Venüs’e gitmeyi düşünüyoruz.
Bir hayal ile yeni kıtaları keşfettik. Bir hayal ile bin bir çeşit sanat ortaya çıkardık gibi…
Hayallerimiz bizleri kaderimize ve kendimize ve yaşayacağımız hayata bağlayan bağdır.
Sorun şu ki; çocukken var olan hayallerimizi zaman ile gelişen aklımız ve hayatı anlamlandırma sürecimizin, kısıtlayıcı inançlarımız, bizlere dayatılan sosyal kurallar ile… Dünya yaşamına uyumlanan ruhumuz zamanla kendi geldiği kaynağı ve eşsiz potansiyelini unutuyor.
İnsan kendi özünü bir kere unuttu mu bir daha uyanana dek kendisini hatırlamaz. Uykuda yaşar. Kendi hayatını değil, bir başkasının hayatını yaşar. Her birimiz içimizde yer alan Yüce gücün parçacığı olan ruhumuz sebebiyle muhteşem bir potansiyele sahiptir… Kendi varlığıyla bizleri yarattığı yazılan Yüce Yaradan, bizlere büyük bir potansiyel vermiştir aslında… Yapmamız gereken aslında var olan potansiyellerin farkına varmak…
İşte bu yüzden kendini gerçekleştiren ve ispatlayan insanlar mutlu ve huzurlu olurlar. Çünkü, artık kendi doğasıyla ve varlık sebebiyle uyum içindedir. Kendine bu gerçek hayat tiyatrosunda biçilen role karşı çıkmadan o rolü severek oynamaktadır. Bu yüzden de mutludur.

Hız, haz, tüketim sarmalında kıvranan insanlığın mutsuzluk sebebidir… kendi özünü bulamamasından dolayı ruhuyla, hayat ile, evren ile denge ve ahenk içinde yaşayamamasından başka bir şey değildir.
Hal böyle olunca “illa ben, illa ben” diye diye ve ya “sadece benim dediğim doğru” diye hayata ve her şeye kafa tutan insan devamlı dışsal ve içsel faktörlerle bir çatışma halinde yaşar. Kendini sevemez. Kendini sevmeyen insan ise zaten bir başkasının ve varlığına katlanamaz ve sevemez.
O yüzden hayallerimizi erkenden bulalım ve kavuşalım kendimizi her an gerçekleştirelim. Tek bir hayatımız var ve zaman bu kısacık ömrümüzde akıp gidiyor. Deniz Seki’nin şarkısı ne diyor? “Hayat iki bilet sadece”
Ya rüzgarın önünde başıboş savrulan bir yaprak gibi bu değerli ve kısa yaşamınızı rastgele yaşarız ya da varlık sebebimizi hayallerimizin bize açtığı kapıdan girerek bulup bu kozmik tiyatrodaki hayat oyunumuzu bilinçli olarak yaşarız…